Vergi Usul Kanunu’nun en önemli düzenlemelerinden olan uzlaşma müessesesi iyi çalışıyor mu? İhtiyaçlara cevap veriyor mu? Uzlaşma müessesesinin tarafları bu durumdan memnun mu? Yazımızda bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız ve sistemde sorunlu olan yerleri tartışıp önerilerimizi sıralayacağız.
Vergi Usul Kanunu’nda yer alan uzlaşma müessesesi, alt mevzuatla detayları düzenlenmiş olup Tarhiyat öncesi ve Tarhiyat sonrası olmaz üzere iki aşamada yürütülmektedir. Vergi incelemesi sırasında talep edilen tarhiyat öncesi uzlaşma talep edildiği takdirde tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı ortadan kalkmaktadır. Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmayanlar için tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı baki olmaktadır. Uzlaşmada ya tarhiyat öncesi uzlaşma hakkı ya da tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı bir defa kullanılabilmektedir.
İkmalen, Re’sen, idarece tarhiyata ve vergi ziyaı cezasına muhatap olan vergi mükellefleri ihtilaf oluşmaması ve bir an önce verginin ödenmesi amacıyla bu yola başvurmaktadır.
Yapılan cezalı tarhiyat ile baş başa kalan vergi mükellefi kendisine yapılan bu işlem için önce arayış içine girer. Dava açtığında sonuçlarını ilk yargı ve nihai yargı kararlarını araştırıp hangi yola başvuracağını ve kendisi için en uygun olanı belirlemeye çalışır.
Yukarıda bahsettiğimiz tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı üç kademede yürütülmektedir. Büyüklüklerine göre;
-Vergi Dairesi bünyesinde uzlaşma komisyonu,
-Defterdarlık veya Vergi Dairesi Başkanlığı bünyesinde İl uzlaşma komisyonu,
-Bakanlık bünyesinde merkezi uzlaşma komisyonu
tarafından yapılmaktadır.
Merkezi uzlaşma komisyonu dışında kalan il ve ilçe seviyesinde bulunan uzlaşma komisyonlarında genellikle vergi asılları aynen kalmakta, vergi ziyaı cezaları için %80 indirim yapılması teklif edilmektedir.
Vergi Mükelleflerinin tamamı için aynı teklifler yapılmakta, bu kalıpların dışında uzlaşma vaki olmamaktadır.
Elbette ki milyonlarca vergi mükellefi vardır. Vergisini süresinde ödeyen, istihdam sağlayan, ihracat yapıp döviz kazandıran, yıllar yılı devletiyle ihtilafı olmamış, yüz milyonlarca lira katma değer üretip vergi ödeyen mükelleflerin yanı sıra vergisini sürekli aksatan, istihdamı düşük, kaçak, kayıp ve sürekli ihtilafa neden olmuş, sahte belge düzenlemiş mükellef tipini ayırmak gerekir. Uzlaşmada her mükellefe aynı teklif sunulduğunda; bu durum iyi mükellefi rencide etmektedir.
Mali İdarenin Bilgi İşlemince yapılan analitik veri sonuçlarına göre sapma gösteren ve risk analizine takılanlar genellikle vergi İncelemesine alınmaktadır. Aynı verilere sahip sapma gösteren mükellefler incelemeye alınmakta, riskli olan tarafları değerlendirip bu incelemelerde inceleme elemanları tarafından eleştiri raporları düzenlenmektedir. Aynı konularda daha önce yargı mercilerinde davayı kazanmış mükellefler, örnek ve emsal gösterildiğinde bile uzlaşmanın kalıpları, yukarıda bahsettiğimiz vergi aslı aynen, cezası %20’ye iner önerisi devam etmektedir.
Halbuki VUK’unda yer alan uzlaşma hükümleri ile alt düzenleme ile getirilen uzlaşma hükümleri arasında uzlaşmanın indiriminde alt-üst sınırı yoktur. Uzlaşma Komisyonunun vergi ve cezaları sıfıra kadar indirme yetkisi bulunmasına rağmen neden bu komisyonlar sınırların dışına çıkmıyor? Cevabı yok. Kamu görevlileri de getirilen bu sınırlamaya uymaya devam etmektedirler. Aksi ısrar edildiğinde mahkemeye başvurması önerilmektedir.
O halde ne yapılması gerekiyor? Uzlaşmaya giren mükelleflere yapılması gereken kriterleri ortaya koyup kamu görevlilerini zan altına koymadan bunları yönetmeliğe bağlamak gerekir, şöyle ki ;
-Vergi mükellefiyetinin süresi her 5 yıl için… puan
-Daha önce hiç ihtilafa neden olmamışsa… puan
-Vergi borcu bulunmuyorsa…. Puan
-Belirli tutarın üzerinde yaptığı ihracat için…. Puan
-Çalıştırdığı 50 Kişilik istihdam için…. Puan, 50’nin üzerindeki her 50 kişi için… puan
-Bu listeyi uzatmak mümkündür.
Sonuçta diyeceklerimiz şudur. Uzlaşma Komisyonunun uzlaşma sırasında sunacağı teklifin esnek, hakkaniyetli ve adil olması için ölçütlerin iyi tespit edilmesi ve her mükellefin reytingine göre yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Son Söz; Uzlaşma demek, mükellefi mahkemeye yönlendirmek ve git onları mahkemede ileri sür demek olmamalı, kamu alacağını bir an önce kesinleştirip hazineye kazandırmak olmalıdır.