Yaprak TAŞDEMİR/ Vergi Müfettişi
İnsan yaşamında paranın yeri ve önemi yadsınamaz bir boyuttadır. Paranın sadece iktisadi-ekonomik değil toplumsal ve psikolojik boyutları da vardır. Para ya da parasızlık; toplumda başarı ya da başarısızlığın, güç ya da güçsüzlüğün, özgürlük ya da modern köleliğin göstergesi olabilmektedir.
Yeteri kadar paraya sahip olmayan bireylerin kaygı ve korku seviyeleri artabilmekte, yeteri kadar paraya sahip olan bireyler ister istemez kendilerini mutsuz hissedebilmekte, yeteri kadardan çok daha fazla paraya sahip olan bireyler ise daha fazla para kazanma hırsı ile parayı motive edici bir unsur olarak hayatlarının merkezi hâline getirebilmektedir.
İnsanlar gerek duygusal gerek reel olarak paraya çok fazla anlam yüklemektedir. Günümüzde “Parayla gıda alınır, iştah alınamaz, ilaç alınır, sağlık alınamaz, eğlence alınır, neşe alınamaz, boş vakit alınır, huzur alınamaz, hizmetçi alınır, sadakat alınamaz, kabuk alınır da çekirdeği alınamaz.” aforizması fakirlik güzellemesinden öteye gitmemektedir. Zira insanlar lüks evlerde yaşayan, marka kıyafetler giyen, azıcık yemeğe çok fazla para ödeyen, pahalı tatiller yapan kimselerin hayatlarını saatlerce izlemekten ve saatlerce konuşmaktan keyif almakta ve bünyelerinde yoğun bir şekilde o hayatı yaşama istenci barındırmaktadır.
Parayı çok seven insanlar paralarını daha dikkatli harcamakta ve paylaşmaktan kaçınmakta, halk diline tahvil edilecek olur ise paragöz bir hâle bürünmektedir. Sadece paralarını tasarruf eden insanlar değil paralarını kendi bencil çıkarları uğruna harcayan insanlarda paragöz olarak değerlendirilmelidir. Çünkü her iki durumda da doygunluk arzusu para ile tatmin edilmektedir. Bireylerin daha çok para merkezli hâle gelmesi ve paraya karşı büyütülen sevgi etik olmayan davranışlar sergilenmesine yol açabilmektedir.
Thomas Li-Ping Tang tarafından para sevgisi ölçeği geliştirilmiş Tang ve Chen, para sevgisinin etik olmayan davranışlara neden olduğunu belirten çalışmalarını bulguları ile ortaya koymuştur. Araştırmaların sonucu göstermiştir ki para tüm kötülüklerin kaynağı değildir, kötü olan para sevgisidir.
Para sevgisinin gittikçe artan bir kuvvet oluşu etik değerlerde deformasyona sebebiyet vermektedir. Bu çalışmamızda para sevgisinin vergi etiği üzerindeki etkisi üzerinde durulacak, diğer etik kavramlarda yol açtığı tahribatlar göz ardı edilecektir.
Vergi ve etik kavramları yan yana geldiğinde ilgisiz kavramlar olarak görünse de modern mali yapıda mükelleflerin mali uyum göstermesi açısından vergi etiği kavramının içselleştirilmesi önem arz etmektedir. Verginin etik maliyetlerinin de olduğu gerçeği doğrultusunda vergi ve etik nosyonlarının esasında birbirinden alakasız olmadığı değerlendirilmektedir.
Vergi etiği; bireyin gerçek kazancından vergi ödemekle mükellef olduğunu kendi vicdanında hissetmesi hâli olarak tanımlanmaktadır.
İnsanların herhangi bir konuya ait etik değerler geliştirmesi tek ve değişmez olgulara bağlı değildir. Bilişsel süreçler birçok unsurdan etkilenmektedir. Vergi etiği algılamaları da birçok unsurdan etkilenmekle birlikte daha önce izah edildiği üzere çalışmamızda para sevgisinin vergi etiğine etkisi üzerinde durulmuştur.
Para kazanmaya aşırı motive olmak veya gittikçe artan para sevgisi, zengin olunduğunda yaşamın daha keyifli bir hal alacağı fikri, imkânını bulduklarında bireylerin vergi hilelerine meyletmelerinde önemli bir değişken olarak kendini göstermekte, kayıt dışı ekonomiye kaymalarına sebep olmakta ve bu şekilde vergi etiği algılamalarını negatif yönde şekillendirmektedir.
Önemli derecede para kazanmaya güdülenmiş, bünyesinde çok fazla para sevgisi barındıran bireyler vergiyi; gelirlerinde, tasarruflarında ve harcamalarında azalmaya, refahlarında ise hoşnutsuzluğa neden olan bir unsur olarak görmektedir. İnsan denilen muammanın öz bencil çıkarlarını ussal bir biçimde kovalayan bir tarafının olduğunu düşünürsek vergi ödemeyerek daha az gelir kaybına uğrayacağı fikri ile vergiyi karşılığı olmayan bir külfet olarak görebilmektedir.
Verginin kamu hizmetlerinden yararlanmanın bir bedeli olduğu ve devlet mefhumunun gerekliliğinin finansmanı için olmazsa olmaz olduğu hususlarını göz ardı eden bireyler devletin vergileri aracı kılarak kendi gelirlerini “ellerinden aldığı” inancına sahip olduğundan vergi ile ilgili pozitif yönlü etik değerler geliştirme noktasında direnç gösterebilmektedir. Bu dirençlerini de imkânı olan herkesin vergi kaçırdığı, toplanan vergilerin etkin ve verimli kullanılmadığı, sık sık çıkan vergi afları gibi konuları ileri sürerek makul gösterebilmektedir.
Novadis’in “İnsan vergilerini sevgilisine bir buket çiçek verdiği gibi ödemelidir.” sözü hem Türkiye özelinde hem de Dünya genelinde gerçeklikten çok kopuktur. Verginin akılda hâsıl olan sureti ve tarh, tahakkuk, tahsil süreci sancılıdır. Bir de bu sürece para aşkı, para sevgisinin dâhil olması süreci daha da karmaşık bir hâle getirebilmektedir. Para sevgisi, diğer etik değerlerde olduğu gibi, vergi ile ilgili oluşturulan etik değerleri de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu kapsamda para sevgisinin vergi mükelleflerinde ortaya çıkarabileceği problemleri araştıracak çalışmalar literatüre kazandırılmalı, ortaya çıkaracağı etik aşınmaların üzerinde durulmalıdır.
Unutmayın burada VergiSiz siniz.