Mükellefin vergi alacağından, vergi borcunun mahsubunu talep etmesi sonucunda; vergi idaresince yapılan inceleme ve değerlendirmede, mahsup talebinin yerinde görülmemesi durumunda vadesinde ödenmeyen kamu alacağı nedeniyle bazı vergi dairelerince vergi ziyaı cezası kesildiği ve yapılan düzeltme taleplerinin de dikkate alınmadığı görülmektedir.
Mükellefin mahsup talebinin reddedilmesi (mahsup işlenin yapılmaması) halinde, vadesinde ödenmeyen kamu alacağı için vergi idaresince gecikme zammı mı uygulanacağı veya vergi ziyaı cezası mı kesilmesi gerektiği hususu bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
II. Vergi Ziyaı Cezası Hangi Durumda Kesilir
Konunun çok iyi anlaşılması bakımında hangi hallerde vergi ziyaı cezasının kesilmesi gerektiğini belirtilmek yerinde olacaktır.
Vergi Usul Kanunun 341 inci maddesinde hüküm altına alındığı üzere;
1. Mükellef veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirilmesi yüzünden;
a) Verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi,
b) Verginin eksik tahakkuk ettirilmesi
halinde vergi ziyai cezası kesilir.
2. Mükellefin şahsi ve medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle;
a) Verginin noksan tahakkuk ettirilmesine,
b) Verginin haksız yere geri verilmesine
sebebiyet verilmesi halinde vergi ziyaı cezası kesilir.
Ayrıca yukarıda yer verilen vergilerin sonradan tahakkuk ettirilmesini ve tamamlanması veya haksız iadenin geri alınması ceza uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
III. Mahsup Yapıldıktan Sonra Mahsup İşleminin Yersiz Yapıldığının Anlaşılması Halinde
Yukarıda açık bir şekilde belirtildiği üzere, konumuzu ilgilendiren yönü itibariyle 2/b de yer verilen “verginin haksız yere geri verilmesine” sebebiyet verilmesi halinde vergi ziyaı cezasının kesilmesi gerekmektedir.
Bu durumda verginin haksız yere nakden veya mahsuben iadesine sebebiyet verilmesi halinde, söz konusu vergi iadesi tutarı vergi ziyaı cezası ile birlikte mükellefinden veya vergi sorumlusundan talep edilecektir.
IV. Mahsup Talebinin Reddedilmesi Halinde
Öncelikli olarak şunu belirtelim ki, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanununu 51 inci maddesinde;
“Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı %4 oranında (Bu oran, 30.12.2019 tarihli ve 30994 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1947 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %1,6 olarak uygulanacaktır.) gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir.” hükmü yer almaktadır.
Dolayısıyla mükellefin veya sorumlunun mahsup talebinin vergi idaresince yerine getirilmemesi, bir diğer ifade ile mahsup talebinin reddedilmesi halinde, mahsubu istenilen verginin zamanında/vadesinde ödenmediği sonucu çıkar ki, bu durumda sözü edilen madde hükmü uyarınca, vadesinde ödenmeyen kamu alacağı gecikme zammı ile birlikte mükellefinden veya vergi sorumlusundan tahsil yoluna gidilmesi gerekir.
Mahsup işleminin yapılmamış olması, yani mahsup talebinin reddedilmiş olması sonucunda vergi idaresince vadesinde ödenmeyen kamu alacağına vergi zıyaı cezası kesilmesi hukuka aykırılık teşkil ettiğinden gerekli düzeltme işleminin yapılması gerekir. Aksi takdirde konunun yargıya taşınmasının zaman kaybına ve yargının iş yükünün gereksiz yere artmasına neden olunacağı açıkça ortadadır.
V. Sonuç
Mükellef veya vergi sorumlusunun mahsup talebinin vergi idaresince yerine getirilmeyip, reddedilmesi halinde, mahsup konusu kamu alacağının vadesinde ödenmediği sonucunu doğurmuş olacağında, vadesinde ödenmeyen bu kamu alacağının mükellefinden veya vergi sorumlusundan gecikme zammı ile birlikte tahsil yoluna gidilmesi gerekir.
Bazı vergi dairelerinin mahsup talebinin reddi sonrasında, vadesinde ödenmeyen vergi üzerinde, vergi ziyaı cezası kesmiş olmaları yasalara aykırılık teşkil ettiğinden gerekli düzeltme işleminin yapılarak vergi ziyaı cezasını kaldırıp, bunun yerine gecikme zammı uygulayarak kamu alacağını tahsil yoluna gitmeleri gerekir. Aksi taktirde gereksiz yere yargı sürecinde zaman israfına ve yargının iş yükünün artmasına neden olunacaktır