Vergi Etiği / Mandarin’i Öldürmek

Yaprak TAŞDEMİR - Vergi Müfettişi

 

Paradoks; aykırı düşünce, çelişki ve düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı içermeyen karşıtlık anlamına gelmektedir. Burada paradoksun birebir çelişki ile eş anlamlı olduğu düşünülmemelidir. Paradoksun içinde bir çeşit çelişki olduğu doğrudur ama yönü, anlam ve doğruluk değeri paradoksa farklı bir felsefi değer yüklemektedir. Bu kapsamda felsefi anlamda paradoks; “doğru” veya “yanlış” değeri taşıyan ama bir yönü ile genel kabullere karşı ileri sürülen iddialar, onlara ters düşen ifadelerdir. Britanyalı filozof Russell’a göre ise paradoks; kısır döngüden oluşan rahatsız edici durumdur.

Bu yazımızda ahlaki paradokslardan biri olan Mandarin Paradoksunun (Mandarin Düğmesi) vergi ile olan ilişkisine yer verilecektir.

Mandarin; tonlarca altına, elmaslara sahip Çinli bir zengindir. Mandarin’in hayatı ve ölümü bir makineye bağlıdır. Makine uzaktan kumandalıdır. Kumandanın düğmesine basılırsa Mandarin ölecek serveti de düğmeye basan kişiye kalacaktır. Düğmeye basan kişi toplumda asla ayıplanmayacak, hiçbir ahlaki dışlamaya maruz kalmayacaktır.  Bu ve öteki dünyada ceza almayacağı varsayılmaktadır.

Ahlaki açıdan ayıplanmayacağınızı bildiğiniz varsayımı üzerine Mandarin’in uzaktan kumandası size verilse, düğmeye basar mıydınız?

Herhalde bu kararı alırken birkaç soru sormak istersiniz. Mandarin nasıl birisi? İyi bir insan mı yoksa zalim mi? Yaşı kaç? Çocukları var mı? Herhangi bir soru sorduysanız kazanç için can almaya bir itirazınız yoktur. Sadece canlara biçtiğiniz değer birbirinden farklıdır. Eğer öldürmeye asla niyetiniz yoksa size ne Mandarin’in huyu suyundan? Velev ki Mandarin 90 yaşında eli kanlı bir zorba. O zaman onu öldürmek sizin için kolaylaşacak mı? O zaman yüz kat büyük bir servet için, genç ve iyi kalpli bir Mandarin’i de öldürebilirsiniz. Çünkü vicdanınızı kandırmanızın bir yolunu bulursunuz. Balzac’ın ünlü eseri Goriot Baba’da yer aldığı gibi “İlke yoktur, yalnızca olaylar vardır; yasa yoktur, yalnızca koşullar vardır.” diyerek belki de tüm bu düşüncelerinizi mantığa uydurup makul gösterirsiniz.

Faturasız mal alıp satan bir tüccar, gelir vergisi ya da kurumlar vergisi ödememek için gelirini/kazancını saklayan bir mükellef, satıcıya biraz daha indirim yaptırabilmek için “fiş almazsam kaç olur?” sorusunu yönlendiren bir birey toplumda hiçbir şekilde ahlaki dışlamaya maruz kalmamakla birlikte bu kimselere güçlü ahlaki değere sahip olmayan bir birey muamelesi yapmak yerine “mahir vatandaş” gözü ile bakmamız Mandarin Paradoksunun vergisel düzleme bir tezahürüdür.

Tartıda hile yapan bakkala, sıraya kaynak yapmaya çalışan uyanığa, sokakta bulduğu parayı polise teslim etmek yerine cebine koyan kişiye öfkelenildiği kadar vergi kaçırmaya ya da vergiden kaçınmaya meyyal olan kimselere neden öfkelenilmez? Ya da ebeveynler çocuklarına dürüstlüğü aşılamak için ellerinden geleni yaparken çocukları ile alışveriş esnasında alacakları mal/hizmetin kıymeti daha uyguna gelecekse fiş/fatura almamakta da bir beis görmemesinin sebebi nedir? Toplumda neden cami kapısındaki ayakkabıların çalınması, vergi kaçakçılığından çok daha ciddi bir suç olarak idrak edilir?

Gündelik hayatta ahlaki değerleri yüksek olan bireylerin vergisel alandaki ahlaki değerlerinin çok düşük olmasının nedeni; vergi ahlakının eprimiş olduğu toplumda, vergi kaçırması/vergiden kaçınması/kayıt dışı ekonomiye yönelmesi noktasında herhangi bir ayıplanmaya maruz kalmayacak olduğunu bilmesi ve toplumda herhangi bir itibar kaybı yaşamayacak ya da utanma duygusu ve vicdanında herhangi bir sızı hissetmeyecek olmasıdır.

Kayıt dışı ekonomiye/vergi kaçırmaya/vergiden kaçınmaya yönelmeyi; kendilerine nazaran daha zenginlerin daha çok vergi kaçırdığını, ödedikleri vergilerin etkin ve verimli harcanmadığını, vergilerini ödemese veya yasal defter ve belgelerini düzgün tutmasa da vergi affı ve matrah artırımı kanunları ile bu durumu telafi edebileceklerini düşünüp bu davranış biçimlerini meşrulaştırarak mubah saymaları, vergi kaçırmanın ya da vergisel hilelere başvurmanın cezasının çok da caydırıcı olmaması ve toplumsal ayıplanmaya da maruz kalmayacak olması ile birleşince bu olumsuz imgeler ağı içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır.

“Herkesin aslında vergi kaçırdığı” “verilen vergilerin etkin ve verimli kullanılmadığı” yönündeki algılamaların gerçekten yok edildiği herkesin kazancına göre vergilendirildiği bir mali yapıda vergi kaçıran/vergiden kaçınan/kayıt dışı ekonomiye yönelen bireyler için caydırıcı faktörleri sadece yasal cezalar olarak düşünmek yerine 3 ana gruba ayırmak daha isabetli olacaktır.

Bunlar; devletin uyguladığı cezalar olan yasal müeyyideler, kişinin ait olduğu gruptaki sosyal norma uygun olarak davranmadığı zaman karşılaşacağı utanç ve kaybedeceği saygınlığı ifade eden toplumsal etki ve son olarak kişinin kendi kendisine uyguladığı bir ceza olan suçluluk duygusudur.

Son zamanlarda yapılan araştırmalarda vergi kaçırma/vergiden kaçınma/kayıt dışı ekonomiye yönelmeye caydırıcılık noktasında içsel durumu ifade eden suçluluk ve dışsal durumu ifade eden utanma duygusunun üzerinde durulmaktadır. Bir kişinin vergi kaçırdığının diğer kişiler tarafından bilinip bilinmemesi vergi kaçıran bu bireyin suçluluk ve utanma duygusunun yoğunluğunu etkilemektedir.

Bireylerin azalan saygınlığını yeniden kazanabilmeleri oldukça güç olduğundan vergi kaçıran kimseler vergi kaçırdığının kamuoyu tarafından bilinmesi durumunda pişmanlık, utanma, mahcup olma gibi durumlara maruz kalmak istemeyebilir. Zira bir insanın haysiyet kaybını telafi edebilmesi oldukça güçtür.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde utanma duygusu vergiye olan direnci azaltmak için kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’nın Alabama, California, North Carolina ve Wisconsin eyaletlerinde vergi suçluları kamuya sık sık deşifre edilmektedir.

Porcano ve Price (1993) tarafından yapılan bir araştırmada toplumsal damgalanmanın yani vergi kaçakçılarının gazetelerde ve basın aracılığı ile deşifre edilmesinin vergi yükümlüleri üzerinde caydırıcı etki oluşturduğu, Grasmick ve Bursik (1990) tarafından yapılan araştırmada ise vergi kaçırma davranışı sonucu gelişen suçluluk hissinin hukuksal müeyyidelerin sebep olduğu gözdağından çok daha fazla caydırıcılığa sahip olduğu anlaşılmıştır.

Hâsılı kayıt dışı ekonomiye yönelmeyi belki de çok makul gerekçeler ile açıklamaya çalıştığımız an bile Mandarin’i öldürmüş bulunuyoruz. Sonuçta kaç mükellef, gerçek kazancından ödemekle yükümlü olduğu tutarı kendi vicdanında hissediyor?

Anahtar Kelimeler: Mandarin Paradoksu, Vergi, Ahlak.

Kaynakça

Michel DELON. De Diderot â Balzac, Le  Paradoxe Du Mandarin.

Cuniçiro TANİZAKİ. A Cat, a man and two women. (Alper Kaan BİLİR, çevirmenin önsözü sayfa 8,9)

Coşkun Can AKTAN ve Diğerleri. Vergileme Ekonomisi ve Vergileme Psikolojisi. Seçkin Yayıncılık. Ankara 2006.

İsmail KİTAPCI. Vergi Etiği, Vergi Psikolojisi Verginin Sosyo-Psikolojik Teorisi. Seçkin Yayıncılık. Ankara 2015.         

Yaprak TAŞDEMİR Kimdir?

1990 yılında Ankara’da doğdu. İlköğrenimini Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim Okulunda, lise öğrenimini ise Sokullu Mehmet Paşa Anadolu Lisesinde tamamladı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden üç
yılda, bölüm üçüncüsü ve yüksek onur derecesi ile mezun oldu.
Mesleki kariyerine 10.09.2014 tarihinde Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak başladı ve yapılan yeterlik sınavında başarı göstererek 28.02.2020 tarihinde Vergi Müfettişliğine atandı.
Hâlen Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda Vergi Müfettişi olarak görev yapmaktadır.
Vergi ahlâkı, vergi etiği, mali sosyoloji, vergi psikolojisi ve diğer finansal konularda yayımlanmış makale ve köşe yazıları bulunmaktadır.
Görme engelli öğrenciler ile ilgili sosyal sorumluluk projelerinde yer almaktadır.
Hayvan hakları ve hayvan refahı savunucusudur.