Prof.Dr.Ahmet AK
İbn-i Haldun’un Mukaddime adlı eserinde adalet başta olmak üzere, devlet yönetimine ilişkin çeşitli görüşlerinden biri de vergilerlerdir. Özellikle ülkemizde dolaylı vergilerin vergi sistemi içindeki ağırlığının artması, vergilemede adaletin bozulmasının temel nedenlerinden biri olmuştur.
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Muhasebat Genel Müdürlüğü) verilerine göre, 2020 yılında 601 milyar TL merkezi yönetim toplam vergi gelirlerinin 380 milyar TL’si mal ve hizmetlerden, yani harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Basit bir hesaplamayla, dolaylı vergilerin (380/601 =) %63 civarında bir paya sahip olması, diğer etkenleri dikkate almasak bile, vergilemede adaletin bozulduğunun bir göstergesidir.
Ülkemizde Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Gümrük Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Şans Oyunları Vergisi gibi çeşitli adlar altında çok sayıda tüketim/harcama vergisi alınmaktadır. Damga vergisi hukuki işlem vergisi olmasına rağmen harcama vergileri içinde yer almıştır.
Bu yazımızın konusu da İbn-i Haldun’un dolaylı vergilere ilişkin görüşlerini aktarmaktır. Günümüzü en az 600 yıl öncesinden görebilmek, tarihin bir olgular zinciri olduğu gerçeğinin ya da tekerrürden ibaret olmasının bir göstergesi midir? Takdirlerinize bırakıp konumuza geçelim.
Devletin Son Zamanlarında Satışlardan Vergi Alınması Hakkında
İbn-i Haldun Mukaddime’nin 39. Faslında harcama vergilerindeki artışın neden olduğu adaletsizliklere ilişkin şu görüşlere yer vermiştir;
Bil ki, daha önce de söylediğimiz gibi, devlet başlangıçta bedevilik özelliklerine sahiptir. Dolayısıyla bu aşamada lükse ve pahalı alışkanlıklara sahip olunmadığı için masraf ve giderler çok azdır. Toplanan vergiler giderleri fazlasıyla karşılamakta, hatta önemli bir bölümü de artmaktadır.
Çok geçmeden medeni bir çizgiye gelinir, medeni hayatın gerektirdiği alışkanlıklara sahip olunur ve bu konuda daha önceki devletler örnek alınır. Bunun sonucunda devleti idare edenlerin, özellikle de hükümdarın giderleri çoğalır, özel harcamalar ve bahşişler büyük bir yekûn tutar ve toplanan vergiler, bu giderleri karşılayamaz hale gelir. Böylece devleti koruyup idare edenlere verilecek ücretlerin ve hükümdarın harcamalarının gerektirdiği ölçüde vergi miktarında artış yapılır. Başlangıçta vergi çeşitleri ve oranları artar.
Sonra lüks ve pahalı alışkanlıkların çoğalmasıyla harcamalar ve devleti koruyup idare edenlere verilecek ücretler artmaya devam eder. Böylece devlet ihtiyarlık çağına ulaşır. Devleti elinde tutan asabiyet, ülkenin uzak bölgelerinden vergi toplamaktan aciz kalır. Vergiler azalır, lüks harcamalar ve israf çoğalır, buna bağlı olarak askerlerin gereksinimleri ve ücretleri de çoğalır. Sonunda hükümdar yeni vergiler çıkarır. Pazarlarda yapılan her alışverişten, şehirdeki bütün ticari mallardan belirli oranlarda vergi alınır. Ancak hükümdar hem israf ve harcamaların hem de askerlerin muhafızların çok olmasından ve ücretlerin artmasından dolayı, yeni vergiler ihdas etmeye ve oranlarını artırmaya mecbur kalır.
Devletin son zamanlarında halka yüklenen vergiler öyle bir seviyeye ulaşır ki, (ticaret ve üretimden) elde edilmek istenen bütün beklentilerin yok olmasıyla, çarşılar tamamen kesada uğrar. Çarşıların kesada uğraması, alışveriş durgunluğu, kıtlık, eksiklik ve verimsizliği ifade eder.
Bu durum toplumun bozulup zayıflamasına yol açar ve sonuçta bunun zararını da devlet çeker. Devlet tamamen yıkılıp yok olana kadar vergilerdeki artış devam eder.
İbn-i Haldun harcama vergilerinin yol açtığı adaletsizliklere ilişkin, kendi dönemindeki devletlerden ve hükümdarlardan da örnekler verir. Abbasi ve Ubeydiyyin Devleti’nin son zamanlarında bunun örnekleri çok görülmüştür. O kadar çok vergi çeşitleri ihdas edilmiştir ki, hac mevsiminde hacılardan bile vergi alınmıştır. Ancak Selahaddin Eyyubi bütün bu vergileri kaldırmıştır. Aynı durum Tavaif hükümdarları döneminde Endülüs’te de yaşanmıştır. Sonunda oradaki vergiler de Murabıtın Hükümdarı Yusuf bin Taşifin tarafından kaldırılmıştır. Çağımızda, reislerinin baskıcı yönetimi altında bulunan Afrika’daki Cerid ülkesinde de durum bu şekildedir.
600 yıldan önce yaşanmış bu ilginç olayları öngören İbn-i Haldun’u iyi anlamakta yarar var.
Unutmayın Burada VergiSiz siniz.
Selam ve sağlık dileklerimle.